Hepimiz
biliyoruz ki evrenin doğal bir akışı var. Eğer bizler bu akışı içinde bulunduğumuz
AN ile bütünleştirebilirsek; uyumlu yaşamın kapıları ardına kadar açılıyor
önümüzde.
Peki
bu kapının ardında ne var dersiniz?
Birbirini
destekleyen enerjilerle dolu; mucize tadında, koca bir dilim hayat pastası.
Üstelik
sadece bize ait.
Tadına
vara vara yememizi, içimize sindirmemizi bekliyor.
Uygarlık
tarihinin en eski, en ilginç düşünce akımlarından birisi olan Taoculuk
felsefesine göre; enerji içten dışa doğru akıyor.
Yani
göz bebeklerimiz ve diğer duyu organlarımızın yardımı ile bedenimizden evrene
doğru bir akış var. O an ki ruh halimizle alakalı olarak; içimizde var olan
pozitif ya da negatif enerjimizi; baktığımız, dokunduğumuz her şeye
aktarıyoruz.
Hal
böyle olunca her şey için enerjimizi harcadığımızı söyleyebiliriz. Öyle değil
mi?
Bu da bizi farkında olmadan giderek kendimizden, özümüzden uzaklaştırıyor.
Kendimize olan ilgimizi azaltıyor. Bir anlamda kendimizi unutup, etrafımız için
yaşamaya başlıyoruz sadece.
Örneğin
yolda yürürken, bakışlarımız ağaç dalındaki çok güzel bir kuşa kaydı diyelim.
O
ANda ona odaklanıp, kendimizi unutuyoruz. Tüylerine, ötüşüne, gagasına
bakıyoruz, belki gülümsüyoruz. Ama enerjimiz kuşa doğru akmaya başladı bile.
Kendimiz neredeyiz? Orada olduğumuz halde, O ANda yokmuşuz gibi davranıyoruz.
Arka planda kalıyoruz bir anlamda.
Kendimizi
yeniden hatırlayabilmemiz için o kuşa akan enerjinin bize yeniden geri dönmesi
gerekiyor.
Elbette
kuş sadece bir örnekti. Etrafımızdaki her nesne için bu dışarıya akışın
olduğunu düşünelim; bir an için.
Müthiş
bir enerji akışı öyle değil mi?
Peki
bu akış, bu tükenme nereye kadar devam ediyor?
Ne
yazık ki fark edip, silkelenmemiz gerektiğine karar verene kadar bu hal böyle
sürüp gidiyor.
İşte
Taoculuk felsefesine göre; giden enerjinin kendimize yeniden geri döndürülmesi
gerekiyor. Üstelik bunun da kolay bir yolu var.
Bir
ayna karşısına geçip kendimize bakmak.
Kendi
göz bebeklerimize odaklanmak.
Orada
gördüğümüz kişi ile yüzleşmek.
Cesaretle
onu izlemek.
Ayna
karşısında en yalın halimiz var şimdi. Dışarıya karşı kullandığımız maskeler
yok. Orada, olmak istediğimiz kişi de yok. Sadece özümüz var.
Aman
dikkat egolarımız yüz mimiklerimize yerleşmiş, belki de kırışıklıklarda gizli. Onlarla
yüzleşmeye, kendimizi artımızla eksimizle kabul etmeye hazır mıyız? (devamı 2/2’
de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.09.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder