İçimizdeki çocuğun
ağlamaklı halini avutup ona şefkat gösterdik?
Kendimizi şımartıp, gerçekten de
özel olduğumuzu hissettirdik?
Biliyorum
ki pek çoğumuz bırakın yapmayı, aklına bile getirmiyor bu önemli hayat ritüelini.
Oysaki etrafımızdaki kişilerden ve hatta sevdiklerimizden önce kendimize özen
göstermeliyiz. Kendimizi sevgimizle el üstünde tutmalıyız ki, yükselen pozitif
enerjimiz ve daima gülümseyen yüzümüzle yaralara merhem olmanın keyfine varalım.
Ben
ne zaman zor bir durumla karşılaşsam; hemen aklıma geliyor ve uyguluyorum.
Faydasını
hemen gördüğümü söylemeliyim. Çünkü içimdeki negatif enerjinin anında pozitif enerjiyle
yer değiştirdiğine tanık oluyorum. Elbette amacım sizlere de hatırlatmak ve paylaşırken
çoğalmak.
Duyarlı
olmak, anlayışlı davranmak, merhametin tılsımını hissettirmek ve şefkat
göstermek.
Tüm
bu zarif davranış hallerinin ruh halimizle olan yakın ilgisini mercek altına
alalım mı beraberce? Hatta içimizdeki çocuğun elini tutalım ve onu da davet
edelim bu özel yolculuğumuza. Ne dersiniz?
Ben
inanıyorum ki, yazının son cümlelerine geldiğimizde tebessümle bize teşekkür
edecek, belki de o şen kahkahasıyla içimizi aydınlatacak.
Zorluklarla
verdiğimiz mücadelede, yaşadığımız derin acılardan cesaretle kurtulmada;
elimizdeki en güçlü savunma araçları şefkat ve duyarlılık. Yaptığımız ve hatta
yapacağımız hatalar sırasında; kendimizi suçlamak, kurban rolüne bürünüp cezalandırmak
ne kadar yanlış. Tam o anlarda içimizdeki çocuğun halini bir görebilsek, içli
içli ağlamalarını bir duyabilsek; yapmayacağız elbette. Ama kendi özümüze bile
duyarlı değiliz aslında.
İlk
adım kabulle başlıyor. Hatamızı, içimizdeki acıyı, hissettiğimiz her ne varsa
hepsini kabul etmek önemli. İkinci adımda duyarlılık asasını elimize alacağız.
Merhamet ve şefkatin o büyüsünü koklayacağız. Kendimizi iyileştireceğiz
kısacası. Sevgiyle, bir çocuğun yaralarını üfler gibi. En büyük destekçinin
önce kendimiz olduğunu unutmadan.
İçten
içe kızmak, kafamızda acı hatıraları sürekli kılmak, unutmayı redetmek,
kendimizi acımasızca yargılamak; özümüze yapacağımız en büyük kötülük. Yaşam
kalitemizi alt üst etmekten de öteye geçmiyor zaten.
Günlerimizi
bu şekilde heba etmek ne büyük yanılgı bir düşünsenize. Saatler geçiyor, günler
akıyor, haftalar ayları, yılları kovalıyor. Geçmiş hatalarımızla boğuşurken
yaşam ellerimizin arasından kayıyor.
Halbuki
kendimizi sevgiyle kucaklayıp, her sabah aynada gülümseyerek güne
başladığımızda; yapacağımız hatalar bizim için birer basamak olacak. Gün bitiminde tebessümlerimiz azalmadan
yastığa başımızı koyacağız.
Bu
öyle özel bir zenginlik ki aslında. Yeter ki fark eden tarafta olalım.
Kendimize
acımak, içimizdeki çocuğu sürekli azarlamak, hata yapabileceğimizi kabul
etmemek olmasın artık yaşantımızda.
Olumsuz
olsa da tüm duygularımızla dengede kalmayı başaralım. (devamı 2/2’de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
02.07.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder