14 Haziran 2017 Çarşamba

DUYGUSAL AÇLIĞIMIZ (2/2)

Oysa kabullenseydik, duvarlarımızın ardına saklanmak yerine acı gerçekle yüzleşip bir an için de olsa sakince düşünebilseydik; o zorlu sınavdan aldığımız derslerle kurtulabilirdik.

Başka insanların hayatlarına tabi olmak, önceliği onlara vermek, kendi hayatını görmezden gelmek kendimize yapacağımız en büyük kötülüklerden. Kendimizi neredeyse hiçe sayarken, aslında duygusal açlığımızı bastırmaya çalıştığımızı fark edemiyoruz. Sadece kendimizi kandırıyoruz o kadar.

Peki mutlu muyuz? Değiliz elbette.

Yapılan araştırmalar Amerika’da her 10 insansan 4’ünde insan bağımlılığı olduğunu ortaya çıkarmış. Bu oran gelenek ve göreneklerine bağlı ülkemiz için ise çok daha yüksek.

Bizler sevgiyi ilk önce kendi içimizde yeşertmemiz gerektiğini bilmiyoruz. Başkaları bizi sevsin, takdir etsin diye çabalıyoruz. Bu nedenle asla kendimiz gibi olamıyoruz. Yalnız kalacağız diye ödümüz kopuyor. Hep başkalarının fikirleri ile hareket ettiğimiz için korkumuz katlanarak artıyor.

Bilmiyoruz ama depresyonun sınırındaki o incecik ipte sallanıyoruz. Üstelik tercih hakkını başkalarına verdiğimiz için; o kısır döngüden kurtulmamız da zamanla daha zorlaşıyor.

Hele hele bağımlısı olduğumuz insanı bir şekilde kaybedersek o ipin koparak bizi gerçek acının içine sürükleyeceğinden habersiziz. İşte bu nedenle pek çok insan; şartları ne kadar zor ve kötü olursa olsun, bağımlısı olduğu insandan vazgeçemiyor. 

Her türlü davranışına katlanıyor. Sessizce kabulleniyor. Yalnız kalmamak adına acı çukurunda yaşamayı seçiyor.

Çünkü kendi değerini bilmiyor. Küçük görüyor. Kendisini nasıl ifade edeceğini öğrenmemiş. Her zaman başkaları tarafından korunup kollanmış. En basit kararlarda dahi onay bekliyor. Sorumluluk almaktan kaçınıyor. Eleştiriye açık olamıyor. Hemen kırılıyor ve savaş kalkanlarını çıkarıyor. Karamsarlık bulutunu hep başının üstünde taşıdığı için güneşe hasret. Kendi kendisine yetemeyeceğini düşünüyor. Sadece bir gün bile yalnız kalsa hemen mutsuz oluyor, kendisini çaresiz hissediyor.

Bulunduğu ortamda kendi düşüncelerini açıklamaktan kaçınıyor. Başkalarının fikirlerine yorum getirmekten de. Susuyor ve dinler görünüyor. Çünkü insanların desteğini kaybetmek korkuyor.

Halbuki zaman zaman yalnız olmak, yalnız kalmak güzeldir.

Özgürce düşünmek, kendi kararlarını kendi istediği gibi vermek, hayal ettiği her şey için çabalamak özeldir. Ve tüm bunlar bizim kendimize karşı olan sorumluluklarımız bence.

Kendi kendimize yeten olmayı da bileceğiz, bir topluluk içine girdiğimizde zarafetle bir yer edinmeyi de.

Zarafetimizle, hayata bakış açımız ve yaşamı kucaklama şeklimizle başkalarının örnek aldığı bireyler olmak hepimizin elinde. İçimizde o potansiyel var.

Yeter ki farkında olalım.

Sevgimizle besleyip büyütelim.

Unutmayalım ki hiç kimsenin korumasına, kollamasına, onayına muhtaç değiliz.

Önceliğimiz kendimizle.

Kendimizi sevgi ile kendi hayatımıza adarsak yalnızlığı da sevebiliriz.

Son söz olarak ben diyorum ki; mutlu olmak için kendine yeten olmayı bilmek gerek.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

06.05. 2017





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...