Farkında
değiliz ama, hepimiz gerçek kimliğimizi arıyoruz. Onu bulamadığımız için sağa
sola yalpalıyoruz. Hiç istemediğimiz tercihlerle, keşke’lerimizi artırıyoruz.
Oysaki
kendimizi sevip tanıdıkça, şükürlerimiz çoğalacak. Bunun ilk adımı ise sevgiyle gelecek.
Aynada
kendimize sevgiyle bakıp, güzel sözler fısıldamak öyle hoş ki. Ben bunu
yıllardır yapıyorum.
Bedenimiz
bize bahşedilen en kıymetli hediyemiz. Her bir parçamız tartışmasız önemli. Ve
inanın bana; hepsi ama hepsi; sevgi ile davranmamızı bekliyor bizden.
Eğer hala
beğenmediğimiz, bize kusur gibi gelen kısımlar varsa, önce onlarla barışalım.
Sonra da saçımızdan, ayaklarımıza kadar hepsini sevelim. İtinayla yaklaşalım. Özenelim.
Sevgi dolu sözcüklerle dokunalım.
Peki
hiç kendinizi kucakladınız mı?
Hayır
mı? Peki neden?
Bu
satırları okurken gülümsediğinizi biliyorum. Hatta belki de saçma geliyor size.
Ama değil. Denemesi bedava. İki kolunuzla sımsıkı kucaklaşın kendi bedeninizle.
Ne kaybedersiniz ki?
Ben
bunu da yapıyorum. Ve kalbimdeki mutluluk artıyor, hissediyorum.
Bu
yazdıklarım narsizm değil. O bambaşka bir alan. Burada bahsettiğim saf, masum
bir içsel sevgi. Özgüven duygusuyla beraber içimizi sıcacık yapıyor çünkü.
Üstelik,
değme ilaçlardan daha etkin bir ruh hali yakalamamız da cabası. Yine konunun
uzmanları, kucaklaşmanın; ölüm korkusunu azalttığını, kalp ritmini
sakinleştirdiğini, stresi yok ettiğini ve bağışıklık sistemini güçlendirdiğini
belirtiyor.
Bedenimizi
kucaklarken, anlatmak istediklerine de kulak verelim. Önemseyelim. Tıpkı
sevdiklerimizi önemsediğimiz gibi. Vakit ayıralım. İşte o zaman ruhumuz
bedenimizle dans etmeye başlayacak. Hayatın o muhteşem şarkısını duymaktan
keyif alacak.
Bedenimiz
sahiplenildiğini ve sevildiğini anlayacak. Bunu ruhumuzla hissetmek ise
enerjimizi artıracak. Yaşama gülen gözlerle bakmamızı kolaylaştıracak.
Sonuç
mu?
MUTLULUK.
Eğer
bu şekilde mutluysak; ulaşamadığımız yerleri, ünvanları, gidemediğimiz ülkeleri
içimiz acıyarak hatırlamayız. Tam tersine çaba gösterecek kadar enerjimiz
olduğunu bilir ve pes etmeden daha çok gayret ederiz. Bu arada elimizdeki
kısıtlı olsa da her şarta şükürler ederiz. Çünkü duygularımız bizimle barışık,
ruhumuz dingindir. Böylece düşüncelerimiz hep pozitife odaklanır. Bu da daha
çok olumluyu kendisine çeker.
Herkesin
korkuyla söz ettiği bilinçaltımızla imzaladığımız mutluluk senedi hep baki kalır
bu yolla. Çünkü kontrol bizim elimizdedir. Sevgiyle baktığımız bedenimizde, dingin
ruhumuzda ve kalbimizdedir.
Uzmanlar,
duygu ve düşüncelerimize özen gösterdiğimizde; biliçaltımızın bizi korumak için
ürettiği çözümlerin, verdiği sinyallerin hep bizden yana olacağını belirtiyor.
Tıpkı toprağa atılan tohumlar gibi, duygu ve düşünceler.
Sevgi
dolu tohumlar yeşerip, filizlendiğinde bizi mutlu edecek pek çok meyve yolda
demek değil mi sizce de?
Ben
yeşerttiğimiz o ağacın dallarından sarkan kıpkırmızı elmaları görüyorum. Tıpkı
masallardaki mutlu sonlar gibi. Eteğimize düşen elmaların her biri mutluluğumuz
bizim. Elimizle ikram ettiğimizde de çevremizdeki herkesin.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
14.11.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder