6 Ağustos 2016 Cumartesi

RUHUNU GÖRDÜM

Eski bir Kızılderili sözüymüş. Okuduğumda bayıldım. Anlamı ile nasıl da bütünleşmiş.

‘‘Ruhunu gördüm yani SENİ SEVİYORUM.’’

Dünya da bundan daha sıcak, daha KALBE dokunan bir söz var mı?

İnsanları çözmenin, ruhlarını sakladıkları yerden hissetmenin en özel yolu ne peki?

Göz teması kurmak. Gözün içine bakmak. Çünkü duygular oradan öyle yalın, öyle sade akıyor ki. Yeri gelip ağzımızdan yanıltıcı sözler çıksa da; gözler bir şekilde bizi ele veriyor.

Kalbimizin, ruhumuzun, sevgimizin çıkış noktası orası.

Hepimiz biliyoruz ki; beden dilimiz birbirimizi anlamamızda en az sözlerimiz kadar etkili. Yazılarımı takip edenler bunu hatırlayacaklar. Ancak göz teması tüm bunlar arasında bir numara. Mutluysak göz bebeklerimiz tam 450 kat büyüyor. Olumsuz duygular akın etmişse başlıyor küçülmeye. Çünkü refleks olarak tepki veriyor. Kontrol edemediğimiz için orada yalana yer yok.

Güven kazanmak, kendimizi ve samimiyetimizi doğru ifade etmede kullanabileceğimiz naif bir yol. Çünkü gözlerin karşı karşıya gelmesi güçlü duyguları açığa çıkarıyor.

Mini bir dipnot olsun. Tarihsel döngüsünde doğu kültüründe göz teması ayıp sayılırken; batı kültüründe tam tersine göz temasının kesilmesi kötü algılanmış.

Şimdi gelin ruhları aralayalım. Sevgi kapısından içeriye adım atalım. Dilersek uygulayabiliriz de. İki kişi karşı karşıya oturuyoruz. Ve sadece bakışıyoruz. 

Gözlerimizi kaçırmıyoruz. Konuşabiliriz belki ama bence ona da gerek yok. Bırakalım gözlerimiz konuşsun.

Süre 4 dakika.

Sonuç mu?

Mükemmel. Gözlerimizden birbirine akan bir şeyler var.

Dört dakikalık göz temasının, insanları birbirine yaklaştırdığını ileri süren Amerikalı Psikolog Prof. Arthur Aron.

Hatta geçmiş yıllarda; çiftlerin 36 soru sonrası 4 dakika bakışmalarının; aşkı alevlendirdiği konusu üzerine yazılmış, yorumlar yapılmıştı. Ancak ben bu yöntemin 
insanlara sevgiyle yaklaşma yolu olması üzerinde duruyorum. Çünkü hep savunduğum ön yargı ve engelleri kaldırmayı amaçlıyor. Şu anda hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey değil mi bu? Hem de ivedilikle.

Bu doğrultuda ‘Sınırların Ötesine Bakış’ isimli bir proje yapılmış. Uluslararası Af Örgütü Polonya Direktörlüğü;  Avrupalılar ve mülteciler arasında Berlin’de bu deneyi gerçekleştirmiş.

Her yaştan, her kesimden insan karşı karşıya oturmuş. Rastgele. Birbirlerinin gözlerine 4 dakika boyunca bakmış. İnsan doğası elbette aralarında kimi gülmüş, kimi konuşmuş, kimi ise ağlamış. Vardıkları sonuca ise hiç birisi inanamamış. Ön yargıların yok olduğuna bizzat şahit olmuşlar. Sevgisizlik ve kin dolu bakışlar belki nefret, yerini sevgiye bırakmış. Bence muhteşem.

Gerçekten de karşımızdaki kişinin ruhunu görebilmek için, en etkin yollardan bir tanesi bu yol. Deneylerde çoğu kişi inanmadan başlıyor. Ancak sonunda şaşkınlıkla ikna olduklarını söylemeliyim.

Şimdi gelin bu süreyi 10 dakikaya çıkaralım. Bilincimizin değişmeye başladığını, hatta deyim yerindeyse allak bullak olduğunu belirtiyor uzmanlar.

Bu deney ise İtalya’da Urbino Üniversitesinde yapılmış. Bilim adamı Giovanni Caputo’nun başkanlığında.  

Deneklerden aynada kendilerine bakmaları istenmiş önce. Pek çoğu bir dakika sonra tuhaf şeyler görmeye başlamış. Yüzler çarpılmış, değişmiş. Neden mi? bilim adamları  bunu ‘tuhaf yüz illüzyonları’ olarak adlandırıyor.

Ancak işin daha da tuhafı, bir başkasına 10 dakika süre ile bakınca gerçekleşmiş.
40 genç yetişkin denek oldukça loş bir odaya alınmış. 20 denek karşılıklı birbirine bakarken; 20 denek sırt sırta oturup boş duvara bakmış. 10 dakika bitmiş ve deneklere hisleri ile ilgili bir anket yapılmış.

Öncelikle hepsi zamanın çok daha yavaş geçtiğini söylemiş. Pek çoğu bir süre sonra; yüzleri biçimsiz, hatta canavarımsı olarak algılamış. Çok az bir kısmı ise akrabalarının yüzünü anımsamış.

Genel olarak kişilerin gerçekle olan bağlantısının koptuğu ve halüsinasyonların başlaması şeklinde açıklanıyor bu durum. Ancak karşıt görüşler de var. Tam olarak beyinde nasıl bir algılama olduğu netlik kazanmış değil. Deneyler ve araştırmalar hızla devam ediyor. Bakalım açıklamalar bizleri hangi şaşkınlığa sürükleyecek. Bekleyip göreceğiz.

Son söz olarak; Mevlana’nın yıllar öncesinden bizlere ilettiği bu naif cümle ile hepinizi birbirimizin ruhunu görmeye davet ediyorum.  

"Bazı insanların yüzüne dikkatlice baktığınız zaman; yalnızca çiçekleri görmekle kalmaz, çiçeklerin kokusunu da duyarsınız."

Şükürler olsun ki benim dünyam şahane kokularla çevrili ve ruhlarınızı görmenin keyfindeyim.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

21. 06. 2016






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...