28 Mart 2016 Pazartesi

SADECE bir KAS değil ‘’RUH KASI’’ KENDİLERİ

Bedenimizdeki her bir hücre, her bir organ, kaslarımız, kemiklerimiz, sinirlerimiz, omurlar kısacası her biri tek başına o kadar çalışkan ki. Bizler tembellik yapsak bile onlar durmaksızın; hatta deyim yerindeyse nefes bile almadan çalışıyor. Tek bir amaçları var. O da bizim sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşama devam etmemiz.
İsmini bilmediğimiz, varlığından haberdar olmadığımız pek çok küçük detayla içimizdeler. Aralarında boş duran tek bir tanesi bile yok.

Her biri ciddiyetle görevinin başında. Hem de bizim o denli hor kullanmamıza rağmen. Üstelik haberdar olduğumuz rutin görevlerinin dışında olağanüstü yeteneklere sahipler.

İşte onlardan bir tanesi.

PSOAS kası.

Namı değer RUH kası.

Ana görevi ve yeri oldukça önemli. Çünkü bacaklarımızı omurgamıza bağlayan tek kasımız. Kalça kemiğimize çok yakın. Bilimsel isimleriyle; T12 omurundan başlıyor, bel omurları boyunca devam ediyor. Sonra da kalça ve bacak ile buluşuyor. Aynı zamanda diyafram kasımıza da bağlanıyor.

Bir eğitmen ve yazar olan Amerikalı Elizabeth Koch, ‘’The Psoas Book’’ kitabında; bakın bu kası nasıl tanımlamış? ‘’En derindeki hayatta kalma dürtümüzü somutlaştıran ve en temel isteğimiz olan gelişimi sağlayan yegane kasımız.’’

Bu harika kasımız sayesinde hareket ediyoruz. Bedenimizi dik tutuyoruz. Dengemiz de ona emanet. Bunları yerine getirirken de hep geriliyor, kasılıyor doğal olarak. Biliyor musunuz; bu kasılma doğduğumuz andan itibaren başlıyormuş. Düşünsenize nasıl da gergin olduğunu.

Peki ya sonrası? Bizler bu kasımız için neler yapıyoruz dersiniz; zorlamaktan başka?
Hiçbir şey, ne yazık ki.

Yeterince dinlenmediğimiz bir gerçek. Sadece görsellik adına tercih ettiğimiz dar giysi ve yanlış ayakkabılar da cabası. Bunlara bir de yanlış duruş ve oturuşları ekleyelim. Kısacası zorladıkça zorluyoruz kasımızı, diğer organlarımız gibi.

Ancak hayat kalitemiz düşmeye başladığında anlıyoruz, ters giden bir şeyler olduğunu. Çünkü zamanla sırt, kalça ve dizlerde ağrı olarak kendini gösteriyor. Hele bir de süregelen kronik ağrılar halinde seyrederse, gözlerimize endişe ve korkunun gölgesi yerleşiyor yavaş yavaş.

Peki ne yapmamız gerekiyor?

Çözüm içimizde. Psoas kasımızda saklı.

Uzmanların tavsiyesine göre; güzelce esnetip uzatmak yani kasımızı rahatlatmak; bizi tüm bu olumsuzluklardan kurtarıyor.

Şimdiye odaklanmamızı sağladığı için de endişe ve korkularımız aklımıza gelmiyor. Otomatikman uzaklaşıyoruz onlardan, şimdinin mavi denizinde yüzerken. Burada ne kadar çok kalırsak bizim için o denli faydalı. Her kulaçta gerilimlerden uzaklaşıyoruz çünkü.

Ben diyorum ki; sadece bunun için bile psoas kasımızı her gün esnetmek gerek. Üstelik esneme hareketleri son derece kolay.

Sonuçta bize hem fiziksel hem de ruhsal anlamda artılar katan bu kası tanımak beni kocaman gülümsetti. Ne kadar şanslı olduğumuzu bir kez daha anladım. Öğrendikçe, uyguladıkça artan ruhsal zenginliğimize minicik bir artı belki ama olsun.

Anı yakalamak için bir yolumuz daha var artık.

Daha olumlu, daha enerji dolu bir ruh ve ağrılardan arınmış bir beden.

İç huzuru yakalamış, tebessüm dolu insanlar.

Basit bir iki esneme hareketiyle ve psoas kasımıza gerekli ihtimamı göstererek. Yoga yapanların, fiziksel aktivite sonrası güzelce esneyenlerin; bu denli rahatlamış olmalarına şaşmamak gerek artık. Yolumuz açık, psoas kasımız hep esnek olsun.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

15.03.2016






1 yorum:

  1. İnanılmaz, çok ilginçmiş, esneme hareketlerini ihmal etmeyelim o zaman, sevgiler:)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...