7 Şubat 2016 Pazar

SIR DOLU ANAHTAR

Bir varmış bir yokmuş dünyanın tüm kapılarını açan bir anahtar varmış. Ancak bu anahtar ağırmış. Hem de çok ağır. Neden mi çünkü açabildiği kapılar ardındaki tüm sırları içinde taşırmış.

Soru sormadan, yorum yapmadan, endişe etmeden taşımak yürek istermiş. Bir de kocaman bir sabır.

Masal gibi başladım ama gerçek burada yazacaklarım. Yazımın sonunda anahtar elimizde olacak. Aman dikkat. Bu ağırlığı taşıyabilir miyiz gerçekten? Peki ya elde ettiğimiz anda pişman olursak? Ağırlığı altında ezilip, pes etme olasılığımız da cabası.

Doğamız gereği meraklıyız. Etrafımızda olan biteni öğrenmek hoşumuza gidiyor. Düşünsenize bir de dünyanın EN BÜYÜK SIRRI ile karşı karşıya geldiğimiz şu anı.

Şimdi paylaşacağım öykünün içinde saklı bu SIR. Bakalım içimizden kimler kolayca ve istekle taşıyacak? Kimler soru ardına soru sormak isterken belki de vazgeçecek.  

Eski çağlardayız yine. Yunanistan’da. Atina Akademisinin kurucusu Platon’un yanında. Kendisi bir matematikçi olmakla beraber, klasik Yunan filozofunun en ünlü isimlerinden bir tanesi.

‘’Günlerden bir gün; yaşadığı ülkenin en büyük bilgesinin yanına gider Platon. Uzun zamandır kafasını kurcalayan soruyu sormaktır amacı. Sohbet sırasında bilgeden öyle bir anahtar ister ki; dünya üzerindeki tüm kapıları açabilsin. Bilge bu anahtarı kendisine verebileceğini, ancak ağır olduğunu söyler. Eğer taşıyabileceğinden emin değilse almasının bir yararı olmayacaktır çünkü. Platon ise ısrarlıdır. Ne kadar ağır olursa olsun taşıyabileceğinden de emin.

Bilge uyarmalarına devam eder. Anahtarı elde ettiği anda sorumluluğunun ağırlaşacağını ve artık istese de saklayamayacağını belirtir. Anahtarı elde etmenin tek şartı, sırrı öğrendikten sonra uygulamaya geçmektir. Hem de hiç durmadan, sürekli olarak. Eğer kendine saklamaya kalkarsa, vazgeçerse, bıkarsa başına büyük bir dert alacaktır.

Tüm bu uyarılara rağmen Platon kararlılıkla anahtarı ister. Anahtarın ağırlığını taşıyacağına, taşıyamazsa da başına geleceklere razı olduğunu söyler.

Platon’u ikna edemeyeceğini anlayan bilge; Platon’dan yanına iyice yaklaşmasını ister. Dünyanın en büyük sırrını öğrenme vakti gelmiştir. Platon heyecanlıdır.

Bilge Platon’a bu büyük sırrı fısıldarken gözlerinin içine bakar. Tepkisini bekler. O da ne? Dünyanın tüm hazinelerini kucaklamasına yarayacak sırı öğrenen, gizemli anahtarı eline alan Platon şaşkındır. Hem de çok şaşkın.

Neden mi? Çünkü bilgenin kendisiyle paylaştığı sır öylesine basittir ki.

Tam sırrın basitliğini söylemek isterken; bilge tarafından oldukça sert bir şekilde uyarılır. Bilge bir kez daha; soru sormadan, yorum yapmadan, endişe etmeden sadece YAPmasını ister. Eğer muhteşem bir yaşam aruz ediyorsa gidip YAPmalıdır artık. Eğer başarısına başarı katmak istiyorsa YAPmalıdır. Eğer zenginlik istiyorsa YAPmalıdır. Artık sırrı öğrenmiştir ve durMAMAlıdır.

Platon bilgeye hissettiklerini açıklamaya çalıştıkça, bilge onu susturur. Verdiği sözü hatırlatır her defasında. Sonunda Platon, elinde dünyanın en büyük anahtarı ile yola çıkar. Yaşamı boyunca verdiği söze de sadık kalır. Arzu ettiklerini sadece YAPar. Ve dünyanın en ünlü filozoflarından bir tanesi olur.’’

Öykümüzün sonundayız. Ve bizler de dünyanın en büyük hazinesine sahibiz artık. Elimizde öyle bir anahtar var ki; ağır mı ağır. Sorumluluk istiyor. Durmaksızın taşınmak ve saklanmadan hedeflerine varmak istiyor.

O halde bize düşen; bugünden itibaren anahtarımıza sahip çıkmak ve hayallerimizi tek tek gerçeğe dönüştürmek.

Sadece YAPmak.

Yapabilir miyiz diye düşünmeden, soru sorup endişelere yenik düşmeden SADECE YAPMAK.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.12.2015



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...