15 Aralık 2015 Salı

ÖLÜMSÜZLÜĞE SON ADIM

Bilimin koşar adım gidişi öyle güzel ki. Her yeni gün yepyeni bir bilgiyle donanıyor olmak da. Bu sayede beynimizi çalıştırıyor, üzerinde düşünüyor ve ortaya çıkan gerçeklerle; yeri gelip şaşkınlığa düşüyoruz.

Ölümsüzlük…

Yıllardan beri insanoğlunun kafa yorduğu bir kavram. Ve bugün geldiğimiz noktada; ölümsüzlüğe son bir adımımız kaldı gibi görünüyor.

Neden mi? Çünkü bilim adamları yakın zamanda tropikal sularda yepyeni bir canlı türü keşfetti. Denizlerde yaşayan bu canlı hiç YAŞLANMIYOR.

İsmi Turritopsis Nutricula. Yani ‘Ölümsüz denizanası’ .

Herhangi bir hastalık ya da olumsuz dış etkenler olmadığı sürece; kendi doğal döngüsü içinde yaşlanmıyor bu türler. Dolayısıyla yaşlılığa bağlı olarak da ölmüyor. Hep hayatta. Şartlar izin verdikçe elbette.

Panama'da bulunan ‘Smitsonian Tropikal Araştırmalar Enstitüsü’ bu anlamda bir öncü. İlk olarak Karayip sularında rastlanan bu yeni türün; dünyadaki tüm tropikal sularda bulunduğu da söyleniyor.

Hepimiz biliyoruz ki denizanaları yani medüzler, masmavi denizin içindeki en özel hayvanlar. Şemsiyelerini açıp kapayarak, denizde bir balerin edasıyla salınıyorlar.

Elimize aldığımızda bir süre sonra su olup akıyor parmaklar arasından. Sanki yokmuş gibi, sanki hiç yaşamamış gibi.  Çünkü yapılarının %95' i su, %4 'ü tuz. Sadece %1 ' i de protein.

Denizanalarının kemikleri ve pulları olmadığı gibi; kalpleri, beyinleri ve gözleri de yok. Tüm işlevlerini ışığa ve kokuya duyarlı sinir sistemleri sayesinde yapıyorlar.

Gelin denizanalarının yanına masmavi denize dalalım bir an için. Bakalım nasıl oluşuyor ve nasıl genç kalıyorlar?

Denizanalarının yaşamları kısa aslında. Yumurtaları denizin içinde dölleniyor. Çatlayan yumurtalardan larva olarak deniz suyuna dağılıyorlar. Sudaki minicik canlılarla beslenip büyümeye başlıyorlar.  

İki farklı gelişme dönemleri var. Polip dönemi denen ilk anlarda tıpkı bir bitki gibiler. Denizin dibinde bir yere tutunuyor ve hiç hareket etmiyorlar. Sadece ağızlarındaki hareketli uzantılar vasıtasıyla avlanıyorlar.

Şemsiye şeklini alıp, hareketlenmeye başladıkları dönem ise medusa dönemi. Artık avlarının peşinden gidebiliyorlar. Doğanın kanunu gereği ürüyorlar. Ardından yaşlanıp ölüyorlar. Normal denizanaları böyle.


Bu yeni bulunan türde ise; yavrularını yaptıktan sonra; hooop tekrar polip oluyorlar. Yani yaşlanmadan, kendilerini tekrar yavru haline döndürüyorlar.

Bizlerde olduğunu düşünsenize. Ne ironi olurdu.

Bu satırları yazarken, yeni okuduğum ‘Ustam ve Ben’ romanı geldi aklıma. Elif Şafak muhteşem sözcükleri ile bizleri büyülerken; Mimar Sinan’ın çırağı Cihan’ın nasıl da ölümsüzlük büyüsüyle cezalandırıldığını aktarır. İlginç bir ironidir ki; gün gelir çok uzun yıllar devam eden hayat insanoğluna ‘yeter’ dedirtir.

İşin latifesi bir yana; hastalıklar için çok önemli bu gelişme. Hepimizin can attığı gençleşme, yaş almayı yavaşlatma mümkün hale gelirse yakında; hiç şaşmayalım artık.

Araştırmacılar deneylerin henüz çok yeni olduğunu; bu döngünün ne kadar süreyle tekrarladığını henüz tam tespit edemediklerini belirtiyor. Ve büyük bir merakla araştırmaya devam ediyorlar. Elbette yapılan yeni deneyler ve araştırmalarla yaşları, kaç defa sağlıklı olarak geriye dönebildikleri netlik kazanacak. Umut vaat eden güzel haberleri merakla bekleyenlerin sayısı ise dünya genelinde gün geçtikçe artıyor.

Bilimdeki her bir adıma sonsuz saygım ve teşekkürlerimle.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.10.2015






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...