17 Kasım 2014 Pazartesi

HAYATA PEMBE BİR DOKUNUŞ (1/2)

Araştırma yaparken birbirinden ilginç hayat öyküleriyle karşılaşıyorum. Her zaman olmasa da zaman zaman yazıp paylaşıyorum. Çünkü her yaşanmışlık, her öykü bizlere ayrı bir ders veriyor. Görüş açımızı zenginleştiriyor. Yaşama daha farklı pencerelerden bakabilmemize vesile oluyor.

İşte bunlardan bir tanesi daha karşımızda.

Beni çeken yanı hayata bakış rengi oldu.

Hangi renk mi?

PEMBE.

Benim de çok sevdiğim, tercih ettiğim renkler arasında. Hayatın o gri siyah katmanlarındayken; bu tarz renklere sahip olmak insanı hafifletiyor diye düşünenlerdenim.

Yazımın kahramanı iş kadını da böyle düşünmüş olmalı ki; tüm hayatını pembe renkle boyamış adeta.

İsmi:                Mary Kay Ash.
Doğum yeri:   Texas, Amerika.
Lakabı:            Pembeli Kadın.

Tam 83 yıllık yaşamına acısıyla tatlısıyla pek çok başarı, ödül ve güzellik sığdırmış bir iş kadını kendisi. Amerika'nın en büyük kadın girişimcilerinden. Ünlü bir makyaj firmasının kurucusu ve sahibi.

Ancak onu meşhur yapan özelliği İNSANLIĞI. Çalışanlarına verdiği değer ve önem.
Şimdi gelin pembe gözlüklerimizi takıp, bu güzel kadını tanımaya çalışalım.  

Belki de bu güzel rengin tonları arasındayken; dinginliğin kucağında hareketsiz durmayı başarabiliriz kısa bir süre için de olsa. Ne dersiniz?

Çok genç yaşta hayata atılan Mary; evlilik ve geçim gibi pek çok sorumluluğu aynı anda yüklenmiş. Fakir ama onurlu ve dürüst bir ailede yetişmiş.

Hayalleri elbette gönlündeki yerini hep korumuş ama, hayata sıfırdan başlamış. Henüz altı yaşında küçücük bir çocukken, kurabiye satarak iş hayatına atılmış. Genç yaşlardaki ilk evlilik yıllarında ise kapı kapı gezerek kitap satmaktan gocunmamış.

Kitap yazmayı daha o yıllarda kafasına koymuş. Kendi kozmetik firmasını kurup, iş hayatının erkek egemen ortamında mücadele ederken; özgüveni ve cesareti en büyük yardımcısı olmuş.

Başkalarının başarılarını her daim önemsemiş. Karşısındaki kişilere bakarken; ‘’Bana kendimi ÖNEMLİ HİSSETTİR.’’ levhasını boyunlarında taşıdıklarını hiç unutmamış. Personelini sürekli teşvik etmiş. Onları övmek en büyük ilkesi olarak kalmış yaşamı boyunca. Hayatının önceliklerine yani ailesine, inançlarına ve kariyerine odaklı kalmak mutluluğuna mutluluk katmış.

Başarılı iş hayatı boyunca pek çok onursal ödülle ödüllendirilmiş. Ölümünden sonra dahi pek çok ödül almaya devam etmiş. ‘’100 yılın en büyük kadınları ödülü’’ bunlardan sadece bir tanesi. Özellikle kadınlara yaptığı yardımlarla, kurduğu vakıflarla pek çok kalbi kendisi gibi pembeye boyamış. En çok da personelini. Canı gönülden isteyerek, kalbini ve sevgisini de katarak.

Sadece yaşadığı ülkede değil; dünyaya adını duyuran Mary; hayatı, iş felsefesi ve insanlara verdiği değerle bugün dahi pek çok insanın kalbine dokunmaya devam ediyor.

Dünyadan göçüp gittikten sonra bile yaptığı güzelliklerle anılıyor olmak ne büyük zenginlik.

Çok zengin olabiliriz. Çok ünlü, şanlı şöhretli ya da. Ancak İNSAN olmak, İNSANİ değerleri en yüksek basamaklarda iken bile akıldan hiç çıkarmamak ve özveriyle, alçak gönüllükle yardımdan kaçınmamak bambaşka bir zenginlik. Öyle değil mi?

Kalp güzelliğinin bu nadide örneğine gıpta etmemek, sevmemek elde mi? Hayatı boyunca her daim mücadele eden bir kadın olarak şahsen ben hayran kaldım. Paylaştım ki hepimiz örnek alalım. Yeri ve zamanı yakaladığımızda da pembe renkli dokunuşlarla etrafımıza ışıltı saçalım. 
(devamı çarpıcı hayat öyküsü ile 2/2’de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.09.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...