28 Eylül 2014 Pazar

YANLIŞLIKLAR (GALATLAR) KABUL GÖREBİLİR Mİ?

Böyle bir soruya hiç düşünmeden ‘Hayır’ demek istiyor insan. Ama gelin görün ki; geçen zaman içinde pek çok ‘galat’ yani ‘yanlışlık’ kabul görmüş halk arasında. Sadece sözel kullanımda da kalmamış üstelik. Yazarken de kullanır hale gelmişiz bilmeden.

Oldukça eski ama bir o kadar da güzel bir cümle var bununla ilgili. İlk duyduğumda anlamadım haliyle. Ama kelime kelime üzerinden geçip; ne anlama geldiğine baktığınızda seviyorsunuz siz de.

Cümlemiz şöyle;

‘’Galat-ı meşhur lügat-i fasihten evladır.’’ 

Yani bazı kavramlar var ki; halk dilindeki alışılagelmiş kullanımı; sözlükteki doğru tanımlarından daha çok tercih ediliyor.

Bir anlamda kullanılan yanlışlık, kullanılmayan doğruya karşı bir zafer kazanıyor bu kabul şekliyle.

‘’Galat’’ kelime olarak yanlış demek. Bir sözcüğün, sözlükte belirtilen halinden başka bir şekilde söylenmesi hali.

Osmanlıca bir tamlama olan ‘’Galat-ı meşhur’’ ise, yanlış olduğu bilindiği halde kullanılmasında sakınca görülmeyen kelime ya da kelime grubu.

‘’Lügât’’ sözlük demek hepimiz biliyoruz bunu.

‘’Fasih’’ açık ve düzgün anlatım demek.

Ama dikkat lütfen; galat kelimesinin tam karşıtı değil gibi. Açık ve düzgün de kabul edilebilir elbette ama; tam karşılığı gerçek, doğru anlamına gelen ‘sahih’ kelimesi.

‘’Evla’’ ise biliyoruz ki uygun anlamında.

Peki ne oldu? Yaptığımız yanlışlıklara dikkat çeken bu eski cümlede bile yanlış bir kullanım söz konusu. Çünkü ‘sahih’ kelimesiyle kullanımı kabul edenler azınlıkta. Herkes alışkanlığına yeni düşmüş ve ‘’Galat-ı meşhur lügat-i fasihten evladır.’’  şeklindeki kullanımı daha çok kabul görmüş.

Şimdi bile galat-ı meşhurlar; meşhur olmaya, kullanılmaya devam ediyor. Hal böyle olunca varın gerisini, yaptığımız yanlış kullanımları siz düşünün artık.

Bunlardan birkaç örneği paylaşmak istedim sizlerle de.

-’’Kısa kes aydın havası olsun.’’ bizim bildiğimiz haliyle bir galat-ı meşhur.
  ‘’Kısa kes aydın ABASI olsun.’’ ise doğru şekli yani lugat-ı fasih.

-’’Güzele bakmak sevaptır.’’ Sıklıkla kullanırız ama aslı  ‘’GÜZEL bakmak sevaptır.’’

-’’Göz var nizam var.’’ değil; ‘’Göz var İZAN (anlayış) var.’’

-’’Eşek hoşaftan ne anlar?’’ değil, ‘’Eşek HOŞ LAFTAN ne anlar?’’

-‘’Aptala malum olurmuş.’’ değil; ‘’ABDALA (dervişe) malum olurmuş.’’

-‘’Su uyur düşman uyumaz.’’ değil; ‘’SÜ (asker) uyur düşman uyumaz.’’

-‘’Su küçüğün söz büyüğün.’’ değil; ‘’SUS küçüğün söz büyüğün.’’

-‘’Sıfırı tüketmek.’’ değil; ‘’ZAFİRİ (soluğu) tüketmek.’’

-‘’Eni konu.’’ değil; ‘’ÖNÜ SONU.’’

- ‘’Altı kaval üstü şişhane.’’ değil; “Altı kaval üstü ŞEŞHANE (altı mermi yuvasından oluşan hazne).

- ‘’Hatasıyla sevabıyla.’’ değil; ‘’Hatasıyla SAVABIYLA (doğrusuyla).

 -‘’Sükutu (sessizlik) hayale uğramak.’’ değil; “SUKUTU (kırılmak) hayale uğramak.”

-‘’Zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü.’’ değil; ‘’ZÜREFANIN (Zarafet) düşkünü, beyaz giyer kış günü.’’

- “Ateş olsa cümrü kadar yer yakar.’’ değil; "Ateş olsa CİRMİ (ebatı) kadar yer yakar.

-‘’Kelli felli.’’ değil;  "KERLİ (kuvvet) FERLİ (kudret).

Konuyla ilgili araştırma yaparken; aynı anlama gelen kelimelerin eski ve yeni halleriyle peş peşe kullanıldığı cümlelerin de varlığı dikkatimi çekti. Yani içinde sürekli bir ikileme hali var.

''Babıali kapısından mürur edip geçer iken, yek bir atlı süvariye tesadüfen rastladım.''
Bab: kapı; mürür etmek: geçmek; yek: bir; atlı: süvari; tesadüf etmek: rastlamak.

İlginçtir ki, uzun ve anlaşılmaz olduğu halde bu haliyle kabul görmüş yıllarca ve günümüze kadar da gelmiş.

‘’Mesire yeri’’ de bunlardan bir tanesi. Mesire zaten gezilen yer demek. Yine bir ikileme durumu var karşımızda.

Bu galatları en çok nerede yapıyoruz dersiniz? Kelimelerin teklik-çokluk hallerinde. Üstelik çoğunun da farkında değiliz.

Örnekler o kadar çok ki.

Evlat, eşkıya, evrak, tüccar, evrak bunlardan sadece bir kaçı.

Bu kelimelerin kendileri aslında çokluğu ifade ediyor. Ama bizler kelimenin gerçek anlamını bilmediğimiz için, evlatlar, eşkıyalar, evraklar, tüccarlar şeklinde kullanmışız. Aslında bu kelimelerin tekil halleri, çoğul hallerinden tamamen farklı kelimeler. Evlat, velet kelimesinin çoğulu. Tüccar, tacir kelimesinin; fukara, fakir kelimesinin; evrak, varak (yaprak) kelimesinin çoğul halleri.

Buradan çıkan sonuç; bir şeyin kabul görmesi ne kadar zor olsa da bir şekilde yer ediyorsa; değişmesi mümkün değil. O yanlış durum yıllara meydan okuyor adeta. Uzmanlar bunlara ‘Dil kusurları’ diyor.

Bilmemek ayıp değil elbette. Yazarken itina ettiğim halde benim de pek çok hatam olabiliyor. Ancak fark ettiğim ya da uyarıldığım noktada, geriye dönüp düzeltmeyi kendime düstur edindim. Çünkü doğrusunu bildiğimiz halde eski halini kullanıyor olmak: bu kusurların devamına sahip çıkmak gibi geliyor bana.

Asıl olan doğru kullanımı desteklemek olmalı. Öyle değil mi? Çünkü Türkçemiz dünyanın en güzel dillerinden bir tanesi. Eli kalem tutan, okuma yazma bilen herkesin elinden geldiğince bunu görev edinmesi gerekli diye düşünenlerdenim.

Galat-ı meşhurlar sadece tebessümlerde kalsın. Galat-ı sahihler ise kullandığımız güzel dilimizde dileğimle.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

03.09.2014

Not: Bu konudaki farkındalığıma dikkat çeken üniversite arkadaşım Sn. Ahmet Erecek’e teşekkürlerimle.  







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...