10 Mayıs 2014 Cumartesi

KEŞKELERİN ŞAHİKASINDA

Hiç düşündünüz mü; hangisi daha çok acıtıyor?

*Bir şeyi söyleyip, ''KEŞKE SÖYLEMESEYDİM.'' demek mi?

*Yoksa bir şey söylemeyip, ''KEŞKE SÖYLESEYDİM .'' demek mi?

Nasıl da bıçak sırtı bir soru aslında, öyle değil mi?

Tam ŞAHİKA noktası, yani zirve.

Bir yanı uçurum, diğer yanı dikenli sarmaşıklarla kaplı bir yol misali.

Tehlikeli.

Can acıyacak belli.

Çünkü işin içinde KEŞKEler var.

Çünkü pişmanlığın o buğulu perdesi var.

Hep kaçtığımız, olmasın diye titizlendiğimiz; belki de titizlendikçe artırdığımız 
KEŞKEler…

Tam bir koşturmaca sırasında denk geldim ben de bu satırlara… Bir an için düşündüğünüzde ne kadar zorlayıcı olduğunu anlıyorsunuz zaten. Daha derinlere indiğinizde ise;  anı dağarcığınızın hafiften silkelenip, kendini yine ve yeniden hissettirmeye başladığını. Daha önce sizler de rastlamışsınızdır belki. Ama şimdi beraberce düşünme zamanı.

Bu nedenle hemen cevap vermeyin bence.

Biraz geçmişe yolculuk yapın.

Yaşam hanenizdeki o iniş çıkış anlarınızı düşünün.

Yol ayırımlarını.

Zorlandığınız, karalar bağladığınız ya da gemileri yakmaya, köprüleri atmaya karar verdiğiniz o ANları…

Hepsi Keşke’ lerin birer şahika noktası değil mi sizce de?

Az ya da çok…

Hepimizin ANI dağarcığında var bunlardan.

Olmasın diye gayretimiz elbette. Ama öyle kırılma noktaları var ki elimizde olmayan. O 
nedenle yaşananlara geri dönüp sevecenlikle bakabilmek asıl olan.

Kendimize kızmadan.

En önemlisi suçlamadan.

Suçu başkalarına atmadan.

Yaşanmış ve bitmiş hepsi.

''Peki neden hatırlatıyorsunuz?''  dediğinizi duyar gibiyim. Yaşamın dokuları arasında saklı değil mi bu tarz hatırlatmalar? Bazen bir film karesinde, bazen bir müzik melodisinde, bazen de bir kitabın satırlarında. Yani kaçış yok hiçbirinden.

Geçmişi affetmek için karşımıza çıktığını düşünelim istiyorum ben.

Bir vesile.

‘Serendipity’ gibi hoş olmasa da sonrasındaki hafifliğimizi düşünerek sevinmeliyiz belki de. Kalbimizde affetmenin o naif dokunuşlarını hissetmenin tadıyla.

Biliyorum ki kolay değil. Çünkü her birimiz bambaşka zorluklarla karşılaşıyoruz. 

Etkileniyoruz. İçimizdeki acıyla yanıyor, kavruluyoruz. Kalbimizde sızılar, sırtımızda giderek ağırlaşan yüklerle yaşıyoruz seneler boyunca.

Hem de farkında olmadan.

Giderek daha çok yoruluyoruz bir süre sonra.

İşte şimdi kurtulma fırsatı elimizde. Bir nedenle hatırladıysak; tutmadan, ertelemeden, daha çok can acıyacak diye korkmadan; en azından bir tanesinden kurtulmaya bakalım.

Hafifledikçe bu mücadelemizde daha başarılı olacağız şüphesiz ki. Çünkü hepsi birbirine bağlı. Tıpkı bir zincirin halkaları gibi.

Öyle zamanlar oluyor ki, kızgınlığımıza öfkemize yenik düşüyoruz. Suskun kalabilmenin erdeminden uzaklaşıyoruz. Canımızı yakanın da canı en az bizimkisi kadar yansın istiyoruz. Evet o anlarda rahatlıyoruz belki ama ya sonra? ‘'KEŞKE SÖYLEMESEYDİM.'’ dediğimiz anlar değil mi o anlar? Pişmanlıklarla dopdolu. 

Tam tersi de oluyor bazen. Kalbimizden defalarca geçen, dilimize kadar gelen sözcükleri söyleyemiyoruz. Belki de hayatımıza bambaşka bir yön verecek o iki sözcük nedense çıkmıyor ağzımızdan. O minicik cesareti bulamıyoruz kendimizde. Ve sonrasında elimizden kaçan fırsatlar. '‘KEŞKE SÖYLESEYDİM.'’ dediğimiz; içten içe kendimize kızıp durduğumuz zamanlar.

Hayat bu.

Nerede, ne zaman, nasıl bir sahnede, hangi rolü oynayacağımızı hiç birimiz bilemiyoruz. İşte bu nedenle hayata karşı duruşumuz çok önemli. İçsel yapımız, kendimize olan güven duygumuz. Bunlar sağlamlaştıkça keşke’lerimiz azalacak. Olanlara da daha dingin yaklaşacağız. Yine hayata devam ederken kaldığımız yerden, su gibi akışta kalacağız moral bozmadan. Pozitif enerjimizi hep koruyarak.

Keşke’lerin o ŞAHİKA noktasında sağlam durmak varken; zirveden düşüp yara bere içinde kalmak niye? Sorarım size.

Keşke’ler sarmadan hayatımızı ve henüz vakit varken, bir sebep beklemeden hafiflemek en iyisi. Affetmek, yüklerden kurtulmak, dinginliğe yelken açmak için önünüze çıkan vesileleri es geçmeyin. Olmaz mı?

Hayatımızı, düşünce ve duygularımızın güzel enerjisiyle şekillendirmek için SEVGİ var elimizde; keşke’ler yığınının altında elmas gibi parıldayan. Tüm korku ve acılarımızı iyi edecek tek merhem. Üstelik kullandıkça bitmeyen, tam tersine dokunduğu noktada artan çoğalan.

Sarılalım SEVGİMİZE, SEVGİLERE...

Her bir vesile için şükür ederken, hafiflediğimizi hissedelim içten içe. İçimizde en ufak bir kırıntısı dahi kalmasın nefretin, kinin, öfkenin. Çünkü onlar oldukça hafiflemek zor.

Elbette karar yine bizim. Tıpkı yaşadığımız hayat gibi. Sadece düşünmek, sadece umut etmek değil; hemen bugün harekete geçmek önemli olan.

Bugün belki de bu yazıyla, bir endişemizden ya da korkumuzdan kurtulabildiysek ne mutlu bize. Yarına hafiflemiş olarak uyanacağız. Ve şükür hanemize bir çentik daha atacağız kocaman tebessümlerimiz eşliğinde.


Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

19.04.2014



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...