11 Kasım 2013 Pazartesi

ANNE KAPLUMBAĞANIN GÖZYAŞLARI ( 2 / 2 )

Anne kaplumbağa yumurtlamayı bitirip, yavrularını sıcacık kumlardaki o güzel yuvalarına yavaşça bıraktıktan sonra; sıra hazinelerinin üzerini kapatmaya geliyor. Bu iş için arka yüzgeçlerini kullanıp kumu savurmaya başlıyor. Tüm tehlikelere karşı iyice saklamak için son gayretini gösteriyor aslında. Hala aç ve susuz. Hatta  gücünün son damlalarını kullanıyor. Ama o bir ANNE. Yavrularının varlığı ve emniyeti her şeyden önce geliyor, kendinden bile.

Nihayet her şeyden emin olup zemini dümdüz hale getirince, sürüklenen kabuğu ile kumu yarıyor. Sanki denizin kokusunu almak ister gibi sık sık başını kaldırıp duruyor. 
Ve denize yaklaştıkça ilginç bir şekilde dinçleşiyor. Suya vardığında yeni enerjisi, heyecanı ve görevini başarıyla yapmanın rahatlığını yaşıyor. Bir dalga üzerindeki kum tabakasını yıkayınca kızılımsı kahverengi göz alıcı kabuğu mükemmel bir zırh gibi parlamaya başlıyor. Kumun içinde ağır adımlarla, zorlukla ilerleyen deniz kaplumbağası; tuzlu suyun yüzeyinde rahatça süzülmeye başlıyor. Denizin mavi derinliklerine dalmadan önce son kez başını kaldırıyor. Yavrularıyla vedalaşıyor. Ve bir daha geri dönmemek üzere denizin engin maviliğinde kayboluyor.

Şimdi sırada yavru kaplumbağaların hayata ‘merhaba’ deyişleri var. İşin bu kısmı oldukça dramatik. Çünkü kendilerini bekleyen bir sürü tehlike var. Her şey yolunda giderse; yumurtalar yuvada 55-60 gün boyunca kalıyor. Ancak gerek rakunların gerekse ak yengeçlerin en lezzetli yemekleri onlar. Bunlara ek olarak köpekler, kediler, yaban domuzları, akbabalar ve hatta yumurtalarını pişirip yiyen insanlar da cabası.

Kuluçka sırasında kumun sıcaklığı ise çok önemli. Çünkü kaplumbağa yavrusunun cinsiyetini belirliyor. Serin kumda erkek, sıcak kumda ise dişi kaplumbağa oluyor.

Sonunda anne kaplumbağanın değerli hazinesi yumurtaların çatlama zamanı geliyor. Güvenli yuva içindeki bebek kaplumbağa önce yumurtayı dişleriyle kemirmeye başlıyor. Birkaç gün boyunca, yumurta kesesinin içindekileri emerek yerin altında kalıyor.  Böylece yaşamak ve hayata tutunmak için gereken enerjiyi alıyor.  

Günün sıcaklığında sakin kalarak bekleyen yavrular, gece olunca hep beraber hareketleniyorlar. Kumu yüzgeçleriyle kazıyorlar. Kırılmış kabukları ve sert kumu yararken ise gerçekten harika bir takım çalışması gösteriyorlar. Belki de adına kardeş dayanışması dememiz gerekiyor. Ne dersiniz? Sonuçta aynı annenin, aynı yuvayı paylaşan canlarından söz ediyoruz.

Yuvadan başlarını çıkaran yavrular parlak ışıkları çok seviyorlar. Gecenin karanlığında gökyüzündeki ay ve yıldızların çekimine kapılıyorlar. Ancak yapay ışıklar kafalarını karıştırmıyor değil. Aralarında, sahildeki villaların ya da caddenin ışıklarına kanarak denizin ters yönüne doğru koşar adım gidenler de oluyor maalesef.

Yuvalarından denize doğru ilerlerken harcanan dakikalar ise bebek kaplumbağanın hayatındaki en tehlikeli anlar. Çünkü ak yengeçler yavrulara saldırmak için sahil boyunca parmak uçlarında yürüyor. Bu zorlu yolculukta maalesef 1000 yavrudan sadece 1 tanesi olgunlaşabilecek kadar canlı kalıyor.

Okyanusa ulaşan şanslı yavrular; denizin tadını alır almaz sürünme hareketi yerini ön yüzgeçlerinin güçlü darbelerine bırakıyor. Ve 24 saat boyunca hiç aralıksız yüzüyorlar. Bu hareket ise uzmanlar tarafından ‘yüzme çılgınlığı’ olarak adlandırılıyor.

Tehlikeli sulardan derinlere doğru gittikçe hem saklanacağı hem de besleneceği yerlere ulaşıyor. Yuvadan çıktıklarında 3 cm. olan uzunlukları yetişkin olduklarında 90 cm. olup 125-200 kilo ağırlığına varıyor. Olgunlaşıp üremeleri 20-30 yılı buluyor.

Başlarda esmer yosunlar, küçük salyangozlar, büyük plaktonlar ve omurgası olmayan canlılarla besleniyorlar. Olgunlaştıklarında güçlü çeneleri kaya ve resiflerde yaşayan sert kabuklu yaratıkları ezebiliyor. Şeker niyetine yedikleri deniz analarına ise bayılıyorlar. Giderek beslenen ve büyüyen kaplumbağalar, yaklaşık on yıl içinde bir yemek tabağı büyüklüğüne ulaşıyor. Yeniden göç etmeye başladıklarında da gövdeleri büyümeye ve ağırlaşmaya devam ediyor.

Caretta carettaların hayatı gizemlerle dolu. Anlamlı yüz ifadeleri ve öğrendikleri hiçbir şeyi unutmayan güçlü hafızaları da en belirgin özellikleri. Gagaya benzer çok güçlü bir çene yapıları var. Koku alma duyuları çok keskin. Hayatta kalma yetileri ise inanılmaz ölçüde güçlü. Akciğer solunumu yapan sürüngenlerden. Uzun saatler boyu suyun altında uyuyabiliyorlar. Ama stres ve hareket nefeslerini tutabildikleri süreyi belirli ölçüde kısaltıyor. Doğal düşmanları köpekbalıkları ve insanlar. Tekne pervaneleri, balık ağları ve okyanus atıkları başlıca yok olma nedenleri.

İşte bu nedenle bin bir eziyet ve zahmetle dünyaya gelen yavruların sadece küçük bir bölümü, yuvalama döngüsünü tekrarlamak için yetişkinliğe erişiyor. Yapılan araştırmalar, dünya çapında sayılarının hızla azaldığını ve bu nedenle duyarlı olunması gerektiğini bizlere bir kez daha hatırlatıyor. Çünkü uzmanlar; dünya okyanuslarında kilometreler kat eden deniz kaplumbağalarının; deniz ve kıyı ekosisteminin dengesi için tamamlayıcı bir role sahip olduklarını belirtiyor.

Çocukluğumuzdaki kaplumbağa ile tavşan masalını hepimiz biliriz. Biliriz de hayat yarışında hep zamanla yarışırcasına koşarız yine de. Oysa ki yaşamın aslında hızda olmadığını zaman zaman hatırlasak; dur durak demeden koştururken bir AN dursak ve o ANA odaklansak. Yaşadığımız zorluklar elbet olacak. Gözyaşlarımız kim bilir hangi sebepten akacak. Ama o ANI yaşıyor olmamız, farkına varmamız bile bir MUCİZE değil mi sizce de? Doğa bu karmakarışık döngüyü yine de MUHTEŞEM uyumuyla bizlere sunarken; bırakın bir şeylere sahip olmayı; sadece sağlıklı olduğumuzu bilmek, yüreğimizdeki o sımsıcak sevgiyi hissedebilmek bile o kadar güzel ki. Endişeler içinde yuvarlandığımızda, bir şeylerin elimizden kayıp gittiğini gördüğümüzde hayatın da kaplumbağalar gibi yavaş ama derinden bir hazırlık içinde olduğunu hep hatırlamaya çalışalım lütfen. En doğru zamanda, en doğru şekliyle bizler için hazırlık yapıldığını bilirsek eğer; o zorlu süreci çok daha kolay atlatırız, öyle değil mi?

Şu ANda ben bu satırları yazarken ve sizler o değerli zamanınızdan ayırıp okurken fark edebildik işte bu güzelliği. O halde kocaman tebessüm etme zamanımız çoktan geldi. Yaşama dört elle sarılan, her güçlüğü sabırla yenmeye çalışan; ama minicik molalarda etrafına, doğaya, yaşamın o albenili dünyasına göz kırpanlara benden selam olsun.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

09.10.2013



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...