10 Aralık 2010 Cuma

YENİ YIL YENİ UMUTLAR…


Hayatımızın rutin akışı içinde zaman zaman duraklara ihtiyaç hissederiz. Belki bir an için de olsa durup dinlenmek; yaşantımıza farklı bir yön verebilmek, zamansızlık nedeni ile sürekli ertelediklerimizi bir an önce hayata geçirebilmek adına. Belki de içimizde durgunlaşan yaşam pınarını daha aktif ve çoşkulu hale getirebilmek için. Ama neden her ne olursa olsun bu duraklar gerçekten de önemlidir. Tabii durmasını, ama hemen ardından yeni çoşkularla ve kocaman gülüşlerle başlamasını bildikten sonra.


İşte bunun için önümüzde güzel bir durak var: YENİ YIL.

Yaşadığımız tüm güzellikleri içimize sindirip, olumsuzlukları bir nefeste unutabileceğimiz ve yepyeni umutlarla merhaba diyebileceğimiz güzel bir yıl. Bu yeni yılla beraber yaşımıza bir çentik daha attığımızı, ama o nispette tecrübelerimizi katmerleştirdiğimizi düşünerek kollarımızı kocaman açalım. Yeni umutlara, yeni heyecanlara, yepyeni güzelliklere merhaba demek için; daha çok sevmek ve sevilmek, daha çok umutlanmak için…

Hayatı doya doya yaşayan ve tecrübelerini yalın üslubu ile yazılarına da yansıtan Füsun Önal’ın bir yazısında dediği gibi ”Bugün başımıza gelenler dün düşündüklerimiz, yarın başımıza geleceklerse bugün düşünmekte olduklarımızdır.” O halde olumsuz her ne varsa bir yana bırakıp; olumlu düşünerek, hayatımıza hep güzellikleri çağırarak yüzümüzdeki kocaman tebessümle yeni yılı karşılayalım gönülden, tüm çoşkumuzla.

Bu yeni yıl; bizim en yakın durağımız olsun hedeflerimize başlamamız adına. Kendimizle, geleceğimizle, sağlığımızla ve sevdiklerimizle ilgili olarak en çok yapmak istediklerimizi düşünce süzgecimizden geçirip uygulamaya koyalım birer birer. Yılmadan, bıkmadan, azimle ve sebatla. Her ulaşılan hedef bizler için diğer hedeflerimize ulaşmamızda itici bir motivasyon etkisi yapacaktır hiç kuşkusuz.Önemli olan belki de ilkine başlayabilmektir, ne dersiniz?

Bu yıl bazılarımız için sigarayı bırakacağımız, bazılarımız için diyete gerçekten başlayacağımız, bazılarımız için yeni iş imkanları yaratacağımız, bazılarımız için idealimizdeki eve kavuşacağımız, bazılarımız için hayalimizdeki aşkımızla bir araya geleceğimiz, bazılarımız için rüyalarımızdaki tatili yaşayacağımız, bazılarımız için anne-baba olacağımız, ama hepimiz için çok sevip, çok sevileceğimiz bir yıl olsun.

Yeni yılla birlikte herkesin düşleri gerçek olsun.Barışın,sağlık ve huzurun, sevginin egemen olduğu bir dünyada NİCE GÜZEL YILLARA…

Sevgiyle kalın…

Belgin ERYAVUZ
18/12/2003

BİRAZ ORADAN BİRAZ BURADAN ORTAYA KARIŞIK



“Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma! Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda görmesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. ŞÜKRET! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir…”

Bu satırları Elif şafak’ın Aşk romanında okuduğumda durdum ve yeniden okudum; defalarca hem de. Her okuyuşta ne denli doğru ama uygulamasının bir o kadar da zor olduğunu gördüm. Beni çok etkiledi bu satırlar.

Ardından Ertuğrul Özkök’ün bir gazete yazısında gözüme çaroan cümleleri düştü aklıma. “ Öyle sözler vardır ki o sözler, hangimizin bir yerinde tenha, karanlık noktasında bir sinir ucuna zonalı bir yerine değmez ki…” diyordu usta yazar. Ne kadar da haklıydı.

Okumayı, yazmayı ve paylaşmayı bu denli sevmemdeki en büyük etken bu olsa gerek. O dokunuşlarda, o hissedişlerde bir an için soluklanmanın, durup düşünmenin ve ardından paylaşmanın hazzı.

Elbette bir de işin uygulama kısmı var. Ne kadar inanırsak inanalım iş olaylar karşısındaki davranışlarımıza gelince bazen dengesini şaşırabiliyor. Bir de bakıyorsunuz ki isyanlardasınız; şükretmeyi aklınızdan dahi geçiremiyorsunuz. Ama ben diyorum ki tüm bunlar için denemek gerek. Yılmadan, usanmadan denemek ve sık sık tekrarlarla tecrübe etmek. Sonunda öğreneceğiz hep birlikte. Buna tüm kalbimle inanıyorum ve inanmanın bu işi başarmanın ilk adımı ama sağlam bir adımı olduğunu biliyorum.

Sizce de öyle değil mi?

Üstelik karamsarlığın, etrafa simsiyah gözlüklerle bakmanın, her olaydan kendimize negatif bir anlam çıkarmanın bize hiçbir faydası olmuyor ki. Sadece yaptığımızla kalıyor; içten içe kendimizi hatta bazen de çevremizdekileri yıpratıyoruz o kadar. Sonunda çekilmez, huysuz birer insan haline geliyoruz fark edemeden.

Oysa ki hayat çok değerli, yaşanan her saniyenin, her soluk alıp vermenin tadı çok başka. Biraz boş verebilmek, biraz vurdumduymaz olabilmeyi denemek lazım belki de karamsarlığa yenilmemek adına.

Biliyorum insanın ellerinin arasından bir şeyler kayıp giderken hala sahip olduklarını hatırlaması, onlar için şükretmesi çok zor. Ama başlarda da dediğim gibi denemek lazım. Tamamiyle kadere boyun eğmeden elden gelen her ne varsa sonuna kadar yaparak ve şartları zorlayarak. En azından umuda dört elle sarılarak ve pozitif olmayı her an hatırlayarak.

Zafer Doruk Aşkgüzar romanında bir işçinin duygularını şöyle anlatır. “Gece vardiyalarının tozlu ampul ışığında kederi ile demlenmiş çayını yudumlarken gülüşü kıtlamaydı.” İşte bu satırlardaki gibi olmasın hiç birimizin tavrı, duruşu; kederimizle demlenmiş olsa da çayımız, gülüşümüz kıtlama kalmasın.

Gün gelip karamsarlık da neymiş dediğimizde kendimizi çok daha güçlü hissedeceğimiz kesin. Hayattan daha çok tat alacağımız da. Taa ki o güne kadar duygularımızı örselemeden korumasını bilelim.

Her yeni gün yepyeni umutlarla doğuyor. Umudumuzun bittiğini hissettiğimiz anlarda bile yeniden filiz verdiğini görebilmek ise bize karamsar olmamamız için yapılan en büyük çağrı bence.

Şu sıralar çok meşhur olan bir dizinin jeneriğinde ne diyor? “Nefes alıyorsak umut var demektir.” Umut varsa hayat var, hayatın tadı tuzu da var demektir. Öyle değil mi?

Göremediğimiz şeyler için şükredebilmeyi başardığımızda, başımıza ne gelmiş olursa olsun yine de elimizdekilerin kıymetini bildiğimizde belki birer sufi olamayız ama hayatın zorluklarına daha kolay uyum sağlayabiliriz gibi geliyor bana.

Son sözü Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin güzel dizelerine bırakıyor ve duygularımızı her daim açık tutalım diyorum.
“Sana dilsiz dudaksız sözler söyleyeceğim
  Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim
  Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim
  Ama senden başka kimse duymayacak,
  Kimse anlamayacak… “

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ
30.09.2010
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...