11 Şubat 2010 Perşembe

TEPKİSİZLİĞİN NEREYE KADAR?




Tepkisiz kalmak, yapılan haksızlıkları görmezden gelmek, sizi kullanan ve sindirmek isteyen insanlara karşı hakkınızı koruyamamak… Korkmak, yapılanlara göz yummak, “ tepki göstersem ne olacak, ne değişecek? “ deyip susmak…

Nasıl bir toplumda yaşadığımızı bazen anlamak da zorluk çekiyorum. Olayları, insanları gözlemleyip bunlardan kendimize paylar çıkarmamız bir yana; bu tarz suskunlukları, bu tarz boyun eymeleri görmek beni o kadar üzüyor ki.

Eğer gerçekten haklıysanız; eğer gerçekten size yapılanları kabul etmediğinizi düşünüyorsanız hakkınızı aramanız, tepki göstermeniz gerekiyor. Bu sizin yapmanız gereken doğal bir eylem. Suskun kalmak çözüm değil çünkü. Aksine sizler, bizler sustukça bizlere haksızlık yapanları haklı konumuna getiriyoruz ve onlar bakıyorlar ki karşılarında sessiz, her şeyi kabul eden bir grup var; dayatıyorlar sonuna kadar. Garip bir şekilde kendilerini haklı görüp seslerini daha çok çıkarıyorlar.

Bizler aldatılmayı, şiddeti, tacizi, hor görülmeyi, aşağılanmayı, basamak olarak kullanılmayı, sürekli itilip kakılmayı, medeniyet dışı saygısız davranışları,… bunların hiçbirini hak etmiyoruz. Her ne olursa olsun; sorun çok küçük olsa bile tepkimizi göstermeliyiz, hakkımızı aramalıyız hem de sonuna kadar.

Biliyorum bu hiç kolay değil. Üstelik öyle anlar olur ki sizinle beraber olacağını, sizi hep destekleyeceğini sandığınız kişiler birde bakarsınız yok olmuşlar; onlar da suskunluğu tercih etmişler. O anda hissedecekleriniz zordur; arkanızda olduğuna inandığınız desteğin kaybolduğunu anladığınızda altınızdan sandalyeniz çekilmiş gibi hissedersiniz ve belki de yere düşer yaralanırsınız ama olsun. Bunların hiçbiri sizi yıldırmasın. Siz doğru bildiğinizi yapın ve hakkınızı arayın.

Sizin zamanınızı yok yere harcayıp sizi sadece keyifleri için bekletenlerden; size bozuk mal verip sağlığınızla oynayan satıcılardan; size dayak atıp canınızı acıtan eşinizden; iş yerinde taciz eden patronunuzdan; yaptıkları işlerden daha çok para kazanmak uğruna gerekli tedbirleri almayıp sizin ve yakınlarınızın hayatına kast eden vicdansızlardan; hakkınızı vermeyen iş yerinden; bir kuyrukta beklerken en öne geçmeye çalışan saygısızlardan; yanlış teşhisle hayatınızı karartan doktorunuzdan;… kısacası küçük ya da büyük tüm haksızlıklardan kendinizi koruyun. Tepkinizi gösterin, mücadele etmekten korkmayın. Unutmayın ki size bunları yapanları durdurmak yine sizin elinizde. Ve kötülükler, haksızlıklar gün gelir sahibine geri döner. Hayatta öyle ilahi bir adalet vardır ki cezasız kalmaz. Ama bizler de onların yaptıkları yanlarına kar kalmasın istiyorsak bu süreci kısaltalım, lütfen tepkimizi gösterelim, azıcık cesur olalım. Çünkü korku başka korkuları da beraberinde getirir. Oysaki cesaret tüm aydınlıkların kapısını açar. Evet belki gün geliyor biz de karamsarlığa düşebiliyoruz. Olaylar, yapılan haksızlıklar karşısında tepki gösterdiğimiz halde elimiz kolumuz bağlı olunca üzülebiliyoruz. Ya da biz her şeyi göze alıp tüm cesaretimizle direnmeye çalışırken, adaletin boşlukları nedeniyle susturuluyoruz. Haklıyken haksız durumuna düşüyoruz. Bu aldığımız ilk darbeyi daha da derinleştiriyor ama olsun. En azından denemiş olmak da bir şeydir.

Hem öyle ilk denemede, ilk başarısızlıkta kaçıp gitmek var mı? Hayat böyle bir şey işte. Sürekli mücadele, sürekli yaşam kavgasıyla harmanlanmış bir senaryo karşımızdaki. Bize düşen ise verilen rolü en iyi şekliyle oynamak ama oynarken kendimizden de bir şeyler katmak.

Yeri geldiğinde cesurca hakkımızın peşinden gitmek. Yapamadıklarımıza ileriki yıllarda yanıp duracağımıza henüz vakit çok geç olmadan bir şeyler yapmak. Tepkimizi göstererek size haksızlıkta bulunanları susturmak, onlara güzel bir ders vermek. Sizin uğradığınız haksızlığa başkalarının uğramasına engel olmak. “Böyle gelmiş böyle gider” sözünü unutturmak. “Böyle gelmiş ama bundan sonra farklı gidecek” dedirtebilmek. Cesaretinizle başkalarının da cesaret bulmasını sağlamak. Haksızlıkların ancak tepki gösterilip ses verdikçe düzeleceğini göstermek. Tepkisiz kalmayarak topluma da örnek olmak. Arada yanlış anlayanlar olsa bile onların da içten içe size hak vereceklerine inanmak. Yalnız olduğunuzu düşündüğünüz anlarda aslında yalnız olmadığınızı, çevrenizde sizi izleyenlerle kocaman bir yürek olduğunuzu unutmamak.

Olayları, yapılan yanlışlıkları, küçüklü büyüklü haksızlıkları önlemenin tek yolu bu. Tepki vermek, cesaretle hakkımızı aramak. Bir deve kuşu misali başımızı kuma gömüp etrafımızda olan bitene karşı kayıtsız kalmamak.

Sakın yanlış anlaşılmasın. Tepki bir başkaldırış, toplum düzenini bozma eylemi değildir. Aksine yolunda gitmeyen bir takım şeylere dikkat çekme, düzelmesi adına harekete geçmektir.

Unutmayın ki, kararlı davranışlarınızı saygınızla bütünleştirerek vereceğiniz tepkiler; saygısını çoktan yitirmişlerin yüzünde bir tokat misali patlayacaktır.

Artık klasikleşti belki ama ben yine de yinelemek istiyorum ve diyorum ki susmayın, sustukça sıranın size ya da yakınlarınıza geleceğini de sakın unutmayın lütfen.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

15.03.2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...